Paul is said to be a “man of Tarsus” in Acts 9:11, ASV). Tarsus was the capital of the Roman province of Cilicia, located on what is today the southern coast of Turkey. It was a cultural and intellectual center in the first century. Fant and Reddish quote Strabo’s description of Tarsus as having “surpassed Athens, Alexandria, or any other place that can be named where there have been schools and lectures of philosophers” (A Guide to Biblical Sites in Greece and Turkey, p. 324).
Not much can be seen of the Tarsus of Paul’s day, because the modern city with its population of 350,000+ is built on the ancient ruins. One exception to this is “St. Paul’s Well,” a well that dates back to Roman times.
Visitors to this site are told that Paul certainly drank of this well, and therefore the waters are said to have curative properties. It would be more accurate to say that because the well certainly dates back to Roman times that Paul may have drunk from this well; the fact that it goes back to the time of Paul is what gives it special value to students of Scripture.
There is an info sign on the premises:
Though Tarsus was Paul’s home, as a youth he was “brought up in this city [Jerusalem], educated with strictness under Gamaliel according to the law of our ancestors” (Acts 22:3 NET). After his conversion there was a period where again Paul was in Tarsus (Acts 9:30), prior to his work in Antioch (Acts 11:25-26).
Click on images for larger view.
Very interesting picture and info.
LikeLike
Here is the Turkish translation of the Info Sign on location near well:
” TARSUS’LU AZİZ PAVLUS
Gerçek adı Saul olan, Pavlus, Hazreti İsa’nın
doğumundan birkaç yıl sonra, Tarsus’ta doğdu.
Gençliğinde, Kudüs’e gitti ve bu dönemde, ünlü
haham Gamaliel’in yanında öğrenim gördü. Museviliğe
içten inanıyordu. Kudüs’te, Saul, Hristiyanlığı
kabul eden Yahudiler ile tanıştı. Kısa süre önce
çarmıha gerilen Hazreti İsa’nın, vaat edilmiş
kurtarıcısı olan, mesih olduğuna inanıyorlardı.
Saul, Yahudilere eziyet etmeye başladı, ancak bir
gün, Şam’a giderken, göğe doğru yükselen İsa’nın
görüntüsünü gördü ve kısa bir süre sonra,
Hristiyanlığa dönüp ismini Pavlus olarak
değiştirecek derecede, olaydan etkilendi. Ömrünün
geri kalanını, Centillere (Yahudi olmayan halklara),
Hristiyanlığı getirerek harcadı. Hristiyanlığı kabul
ettikten sonra, Ürdün’e, Suriye’ye ve Kilikya’ya
gitti. Hayatının en verimli dönemi, üç misyoner
yolculuğu yaptığı zamanlardır. İlki, Barnabas ve
Yuhanna ile Kıbrıs’a, oradan da Anadolu’nun güney
Sahili’ne geçtiği yolculuktu. Pek çok insanı
kızdıran cesur, tartışmaya yol açan konuşmalar yaptı
ve bunun sonucunda, sık sık, kötü muamele gördü ve
çoğu kez mahkum edildi. İkinci yolculuğu, Silas ve
Timoteos ile beraber, kuzeybatı Anadolu’ya ve
buradan da, Hristiyanlığı Avrupa’ya getirmek üzere,
Makedonya’ya idi. Üçüncü yolculuğu;
Pavlus’un genç Hristiyan gruplarına, tavsiye, teşvik
ve yardım sağlamakta olduğu, ilki gibi, aynı
alanın pek çok kısmını kapsıyordu. Anadolu’daki
kiliselere yazdığı mektupları, Kitabı Mukaddes’in
Yeni Ahit kısmının büyük bölümünü oluşturur. Kudüs’e
döndükten sonra, düşman Yahudilerin muhalefetinden dolayı
tutuklandı. İki yıl hapiste kaldı ve daha sonra, Roma
vatandaşı olarak, davasının, Sezar’ın mahkemesinde
görülmesini talep etti. Pavlus, Roma’ya gönderildi ve orada,
iki yıl daha cezaevinde tutuldu. Anlaşıldığı kadar, MS 60’lı
yıllarda, Roma’da öldü.
TARSUS BELEDİYESİ, 1986″
LikeLike
Yalçın, Thanks!
LikeLike